Sünnetin ideal yaşı oldukça tartışmalı bir konudur. Kimi psikiyatrisler 1-6 yaş arasını sünnet için sakıncalı bulurken, kimileri de 2-4 yaş aralığını önermezler. Sünnetin ideal yaşı konusunda psikiyatrislerin genel kanısı, ya 1yaş öncesi ya da 6 yaş sonrasında yapılması olarak özetlenebilir. Bu konudaki önerilerin tamamı, yüz yılı aşkın bir süre önce Dr. Sigmund Freud’un ortaya koyduğu “kastrasyon anksiyetesi” teoremine dayanır. Bu teoriye göre, fallik dönem denilen 2-6 yaş arasında, erkek çocuğun annesine beslediği cinsel içerikli duygular ve babasına karşı duyduğu öfke çocuğun onlarla çatışmasına neden olur. Baş düşman olarak gördüğü babanın kendisine zarar vereceğini düşünür. Çünkü baba cezalandırıcıdır. Babanın kendisini cinsel organından yoksun bırakacağından korkar. Freud bu korkuya ” kastrasyon anksiyetesi ”, yani hadım edilme korkusu demiştir. Sonraki yıllarda, bu teorilerden yola çıkan davranışbilimci psikiyatrist ve psikologlar, bu dönem içerisinde sünnet yapmanın kastrasyon anksiyetesine sebep olabileceği tezini öne sürüp, aralığı da biraz genişletmek suretiyle, bir yaş sonrası ve 7 yaş öncesinde yapılacak sünnetin çocuğun ileriki hayatında psikolojik sorunlara yol açacağını belirtmişlerdir.
Diğer yandan, psikiyatrist ve psikologların ısrarla üzerinde durduğu fallik dönemde sünnet ve ileriki yıllarda psikolojik etkilenme bağlantısı 100 yılı aşkın süredir ortaya konulamamıştır. Yani, 1-6 yaş aralığında sünnet edilen çocukların ileride karşılaştıkları psikolojik sorunları, 7 yaş ve sonrasında sünnet olanlarla karşılaştıran bir çalışma yoktur. Böyle bir çalışma yapıldığında belki de, bilincin hızla geliştiği ve çocuğun artık okula hazır olduğu 6 yaş sonrasında yapılan sünnetin psikolojik açıdan daha sakıncalı olduğu sonucuna varılabilir. Psikiyatristlerin belirlediği yaş sınırının çelişkili diğer bir yönü daha vardır. Çocukların cinsel kimliklerini tanıyıp benimsemeleri 6 yaşına kadar tamamlanır. Altı yaşını tamamlamış bir erkek çocuğu, kendini erkek olarak kabul etmiş ve cinsel organını olduğu gibi benimsemiştir. Bu dönemden sonra cinsel organ üzerinde yapılan şekil değişmelerine karşı bu yaş grubunun çok daha duyarlıdır. Sünnet sırasında pipisinin tamamen kesileceğini zanneden, sünnet sonrası kız olacağını düşünen, nasıl idrar yapacağını soran, sünnetten 3-4 ay sonra bile “ben eski pipimi istiyorum” diyenlerin tamamı 6 yaş üzerindeki çocuklardır.
Sünnet yaşının, uzun dönem etkilerini araştıran 2012 tarihli bir makale, 7 yaş sonrası sünnet olan çocukların, 7 yaş öncesi sünnet olanlara oranla daha fazla cinsel sorunlarla karşılaştığını göstermiştir(Cüceloğlu EA, ve ark: Sünnet Yaşının Erken Boşalma Üzerindeki Etkisi. Türk Psikiyatri Dergisi. 2012; 23(2): 99-107). Bu araştırmada, 7 yaşından sonra sünnet olan çocuklarda ileride erken boşalma görülme oranı daha yüksek bulunmuştur. Araştırmacılar, sünnetin 7 yaş öncesi, mümkünse doğumdan sonraki ilk 3 yıl içerisinde yapılması gerekliliğini vurgulamışlardır. Sınırlı hasta sayısıyla yapılan bu çalışma öncül bir araştırma niteliğini taşımakla beraber, ileriki yıllarda yapılacak büyük karşılaştırmalı çalışmalarla ideal sünnet yaşı daha fazla aydınlatılacaktır. Ancak mevcut öncül verilere bakılırsa, önümüzdeki yıllarda psikiyatristler karar değiştirip “cinsel kimlik oturduktan sonra- yani 7 yaş sonrası- sakın sünnet yaptırmayın!” derse, hiç şaşırmamak gerekir.
Sonuç olarak, sünnetin ideal yaşı konusunda elimizde yeterli bilimsel veri yoktur. Hiç kimse sünnetin ideal yaşını net olarak bilmemektedir. Söylemlerin tamamı teori veya tezdir. Benim kişisel fikrim, sünnetin mümkün olan en erken dönemde yapılmasıdır. Çocuğun bilinci fazla gelişmeden, soyut düşünce başlamadan ve özellikle okul arkadaşlarıyla etkileşim başlamadan sünnet olayının bitirilmesidir. Okula giden ve gitmeyen çocukların sünnet tepkileri arasında son derece büyük farklılıklar bulunmaktadır. Okulda duyduğu sünnet hikayeleri veya “balta” şakaları çocukları son derece korkutur.
Şunu asla unutmamak gerekir, sünnet çocuklarda az ya da çok psikolojik bir travmaya yol açar. Bu etkilenmenin hangi yaşta ne düzeyde olduğu, veya kalıcı olup olmadığı net olarak bilinmemektedir. Tüm bu tartışmalardan uzak kalmak isteyen ve psikolojik etkilenme açısından risk almak istemeyen ailelerin tek bir seçeneği vardır: sünnet için bebeklik dönemini tercih etmek.