Çocuk doktoru olmayı seviyorum; amma velakin eve iş götürmeyi (benim durumumda yaramaz mikropcukları eve götürmeyi kastediyorum) hiç mi hiç sevmiyorum. Muhtemelen geçen hafta bana sık sık gelen kusma vakalarından ödünç aldığım bir ajanı eve taşıdım; Efe dünü kusmakla ve yüksek ateşle geçirdi. Ben guruldadım durdum, baba da ayıptır söylemesi barsakları bozdu. Mete’ye birşey bulaşmasın diye uğraşıyoruz; o yüzden bugün Efe’yi babaneye gönderdik, anaokuluna da bulaşmasın diye okula da göndermedik. Hoş tam tersi oradan da almış olabilir, olsun biz yine de bile bile lades demeyelim, çocuğu evde dinlendirelim dedik.
Dün akşamın en tatlı diyaloğu ise, Efe’yle aramızdaki konuşmaydı. İki kusma seansı arasında muayenesini yaptım, ateşi olduğu için ilaç içirdim, itirazsız içtiği için de aferin dedim. Karşılık olarak bana ne dese beğenirsiniz: ” Teşekkürler doktor annecim ”. Oğlumun mesleğimi idrak edip hem annesi olarak hem de doktoru olarak bana teşekkür etmesi mest edici etki yarattı diyebilirim. Bugün de beni hastaneye, çocukları iyileştirmeye daha gönüllü gönderdi. Büyüdükçe tatlılaşıyor mu bunlar ne !